MİLLÎ MÜCADELE’NİN HAZIRLIK DÖNEMİ
20. Yüzyılın Başında Osmanlı Devleti
20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyaydı. Önceki yüzyıllarda başlayan bu sorunlardan devletin bütün kurumları etkilenmişti.
Siyasi Durum
20. yüzyılın başlarında Avrupa devletlerinin Osmanlı topraklarında yaşayan azınlıkları kullanarak devletin iç işle- rine müdahaleleri arttı. Dağılmayı engellemek için Osmanlı Devleti’nde Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi düşünce akımları aydınlar tarafından geliştirildi. Meşrutiyeti yeniden ilan etmek için aydınlar arasında gizli çalışmalar başladı. Meşrutiyet yanlıları İttihat ve Terakki Cemiyetini kurdular. Bu cemiyetin çalışmaları sonunda II. Meşrutiyet ilan edildi (1908). 1909 yılında yapılan anayasal düzenleme ile padişahın yetkileri kısıtlanarak Osmanlı Mebusan Meclisinin görevleri artırılmıştı.
10. sınıf tarih dersinden hatırlayacağınız gibi siyasal bir- liğini kurduktan sonra İtalya, sanayisini güçlendirmek için ham madde ve pazar aramaya başladı. İtalya, Osmanlı Devleti’nin askerî açıdan güç durumda olmasından yararlanarak Trablusgarp’ı kolayca elde edeceğini umuyordu. Sömürgecilik yarışında geç kalan ve yeni sömürgeler arayışı içinde bulunan İtalya, 1911 yılında Trablusgarp’ı Osmanlı Devleti’nden istedi. Osmanlı Devleti, bunu reddetti. Bu gelişme üzerine İtalya, Trablusgarp’ı işgal etti. Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarının çıkması üzerine buradaki birliklerini geri çekmek zorunda kaldı.
Osmanlı Devleti’nin askerî yönden zayıf durumundan yararlanmak isteyen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ birleşerek Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Osmanlı Devleti, bu savaşta başarılı olamadı. Midye-Enez çizgisinin batısında kalan topraklar Balkan devletlerinin eline geçti. Osmanlı topraklarını paylaşamayan Balkan devletleri kendi aralarında savaşarak II. Balkan Savaşı’nın çıkmasına neden oldular. Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisini geçerek Kırk- lareli ve Edirne’yi Bulgaristan’dan geri aldı. Balkan Savaşlarının sonunda Balkanlar elimizden çıkmıştı.
Sosyal Durum
Uzun süren savaşlar, ekonomik ve sosyal sorunlar nedeniyle Osmanlı topraklarında toplumsal dengeler bozuldu. Özellikle azınlıklar bağımsız devlet kurmak için ayaklandılar. Yaşanan olumsuz olaylar sonucunda Müslüman halk Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. 20. yüzyılın başlarında özellikle İstanbul, İzmir, Edirne ve Selanik gibi büyük kentlere önemli ölçüde göç olayları yaşandı. Böylece bu kentlerin nüfusları hızla artmaya başladı. Osmanlı Devleti yaşanılan göç ve savaşlar nedeniyle şehirlerin artan nüfuslarının ihtiyaçlarına cevap veremez hâle geldi. Ayrıca bu kentlerde konut ve gıda ihtiyaçları her geçen gün daha da artmaya başladı. Toplumun büyük bölümü işsizlik nedeniyle ekonomik zorluklar içe- risinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı. Bu sebeplerden dolayı kentlerde zaman zaman meydana gelen güvenlik sorunları huzur ve güven ortamının bozulmasına neden oldu.
Ekonomik Durum
Tekstil ürünleri bakımından Osmanlı Devleti 19. yüzyıl başlarında kendi kendine yeterken yüz yıl sonra iç tüketimin %80-%90’ı ithal malı iplik ve kumaşlardan sağlanıyordu. Kapitülasyonlar nedeniyle yerli tüccarlar bu dönemde Avrupalı tüccarlar ve üreticilerin karşısında rekabet edemez durumdaydı. Osmanlı tarım sektöründe ilkel metotlar ile toprak ekilip biçilmekteydi. Doğal olarak da toprakların tama- mından faydalanılamamaktaydı. Sanayi ise ağırlıklı olarak el işçiliğine dayanmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nin ekonomik açıdan üretimde yetersiz olmasının yanı sıra 1854 yılından beri hesapsızca alınan dış borçlar nedeniyle de devlet zor durumdaydı. Alacaklı devletlerin 1881 yılında kur duğu Düyunuumumiye İdaresi (Genel Borçlar Yönetimi) Osmanlı Devleti’nin önemli gelir kaynaklarına el koyarak ekonomisini yönlendirmekteydi.
Kültürel Durum
19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin medreselerinin ve modern okullarının yanı sıra ayrıcalıklardan yararlanan Batılı devletler, ülkenin çeşitli bölgelerinde okullar açtı. Bu devletlerin amaçları, açtıkları okullar aracılığıyla kendi dil, din ve kültürlerini yaymak; bu yolla Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi etkinliklerini artırmaktı. Çoğunlukla misyonerler tarafından kurulan bu okullar, kendi dinî propogandalarını yaptık- ları gibi zaman zaman azınlıkların isteklerini de tahrik ve teşvik etmişlerdir.
Bu okulların yanı sıra Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren azınlıklara (Rum, Ermeni) ait okullar bulunmaktaydı. Bunların önemli bir bölümü Rumlara aitti. Bu okullar gayrimüslim cemaatlerin denetimi altındaydı. Yabancı devletlerin destek ve kışkırtmalarıyla da buralarda bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde bulu- nuyorlardı. Rum, Ermeni ve Bulgar ayaklanmalarının liderleri de genellikle bu okullarda yetişmekte idi.
II. Meşrutiyetin 1908 yılında ilan edilmesinden sonra basın hayatı yeniden canlanmaya başladı. “İkdam” ve “Tanin” adıyla gazeteler yayımlandı. İttihat ve Terakki yönetimine muhalif olanlar ise “Volkan” gazetesi etrafında toplandılar. 1908’de yayın hayatına başlayan “Demet” adlı dergide Halide Edip ve Fatma Müzehher gibi kadın yazarların yazıları da yer aldı. Bunun yanında özellikle Balkanlardaki gayrimüslimler çıkarttıkları gazeteler ve dergilerle hem Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip ettiler hem de milliyetçilik fikirlerinin yaygınlaşmasına çalıştılar. Kültürel alandaki Avrupa etkisi diğerlerinden daha derin izler bırakacak durumdaydı.